Tapu Tahsis Belgesi


Tapu Tahsis Belgesi

Bir dönem ülkemizde, “kaçak gecekondu” niteliğindeki yapı maliklerine, tapu verilmesi amacıyla, devlete ait arazilerde, yapılmış kaçak gecekondulara, ıslah imar planları yapılıncaya kadar Tapu Tahsis Belgeleri dağıtılmıştır.

Tapu tahsis belgesi, Türk Medeni Kanunun kapsamında düzenlenmiş bir kavram veya hak değildir. Bu düzenleme, 1984 tarihli 2981 sayılı "İmar Ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanunun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve alt düzenlemeleri ile hukukumuza girmiştir.

Anılan yasal mevzuat çerçevesinde; Tapu tahsis belgesi; hazine, belediye, vakıflar genel müdürlüğü ve il özel idarelerinin, müstakilen sahip oldukları taşınmazlar üzerinde, 2981 sayılı Kanunla belirlenen çerçevede, ilgili kişilere tanınan şahsi hakları ifade etmektedir. “İmar Affı” şeklinde tanımlanan yasal düzenlemeler uyarınca, ilgili kamu kurumlarınca kişilere "tapu tahsis belgesi" verilmesi sureti ile mülkiyet hakkı tesisi sağlanmıştır. Tapu tahsis belgesini veren bu kurumların tahsis işlemleri, ilgili tapu müdürlüğüne yazı ile bildirilir ve tapu tahsisin yapıldığı, tapu kütüğünün "beyanlar" hanesinde gösterilir.

Yukarıda anılan yasanın amacını; şehirlere göç eden, konut sahibi olamayan düşük gelirli vatandaşlarımızın, aileleri ile birlikte barınma ihtiyaçlarının karşılanması ve tapu tahsisi yoluyla, konut sahibi yapılmaları, şeklinde ifade etmek mümkündür.

Tapu tahsis belgesini, sade bir anlatımla, “barınma ihtiyacının karşılanması amacıyla, devlete ait taşınmaz üzerinde yapılan gecekondunun şimdilik yıkılmayacağını, işgal parası veya ecrimisil de alınmayacağını, gecekonduda oturmaya devam edebileceğini, ileride imar uygulaması yapıldığında, belge sahibine, tapu tahsis belgesini tapuya dönüştürme hakkı verdiğini” ifade eden resmi bir belge olarak tanımlayabiliriz.

Konuyla ilgili, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1996 yılına ait ilamında, tapu tahsis belgesinin bir mülkiyet belgesi olmadığı, yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan, bir zilyetlik belgesi olduğu, açıkça kararlaştırılmıştır.

Tapu tahsis belgesinin varlığı, tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için, yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;
-Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,
-Tahsise konu yerde, yasal mevzuat uyarınca, ıslah-imar planlarının yapılmış olması,
-İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince, bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,
-Tahsise konu yerin, kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,
-Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın, aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla, mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,
-Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması,
-İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, birleşime tabi tutulan parselden yasa uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması

gerekmektedir.

Her ne kadar yasal bir dayanağı bulunsa da, ülkemizde arızı ve istisnai olarak düzenlenmiş olan Tapu Tahsis Belgesi ve bununla ilgili uygulamalarda birçok tereddütler oluşmuştur. Bu tereddütlerin birçoğu, Danıştay’dan alınan görüşlerle giderilmeye çalışılmıştır. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından tüm Belediyelere açıklanan bu görüşlere göre;
-2981 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 8.3.1984 gününden sonra ancak, tapu tahsis belgesi düzenlenmeden önce hak sahibi olabileceği gecekondu dışındaki tapulu taşınmazını satanların sahip oldukları gecekondu için hak sahibi olabilecekleri,
-Tapu tahsis belgesi alınmadan önce ya da alındıktan sonra birden çok gecekondusu olanların, Yasaya göre hak sahibi olabileceği gecekondu dışında kalan gecekondularını Yasanın belirlediği hak sahibi niteliklerini taşıyan birine satabilecekleri,
-Tapu işlemleri tamamlanmamış gecekonduların bir kereden çok el değiştirmesinin engellenemeyeceği, diğer bir anlatımla ikinci kez üçüncü kişilere satılmasının yasaklanamayacağı,
-Yasa kapsamında olan ve bedelleri peşin veya taksitle ödenmek suretiyle tapu işlemleri tamamlanan taşınmazların, satış ve devir işlemleri için yasada öngörülen biçimde bir kısıtlama getirilemeyeceği ve tapulu taşınmaz statüsüne kavuşan bu taşınmazların her zaman üçüncü kişilere satılabileceği",

Bildirilmiştir. Tüm bu açıklamalara rağmen, Tapu Tahsis Belgelerinin geçerliliği, iptali, tapu senedine dönüştürülmesi (tapu tescili) gibi tüm işlem ve tasarrufların gerçekleştirilebilmesi için yargı yoluna gitmek, maalesef olağan bir yola dönüşmüştür.

Zaman zaman, muhtelif değişik yasalarla, tapu tahsis belgesine istisnalar, sınırlamalar getirilmiştir. Kimi zaman ise hak sahipleri lehine bazı genişletici imkanlar getirilmiştir. Buna dair şu örnekleri vermek mümkündür.

-Kişinin, kendisinin veya eşinin veya reşit olmayan çocuğunun oturduğu belediye ve mücavir alan içinde tapu tahsis belgesinin düzenlendiği tarihten evvel konut yapmaya elverişli arsası veya konutunun BULUNMAMASI halinde, tapu tahsis belgesi hak sahibi olabilir.
-Bir kişinin aynı İdari Sınırlar içinde birden fazla Tapu Tahsis Belgesine sahip olması imkan dahilinde değildir.
-Tapu tahsis belgesi hak sahibi olabileceklere en çok 400 metrekare büyüklüğünde taşınmaz tahsisi yapılabilir.
-Başlangıçta konut olarak kullanılan gecekondulara, tapu tahsis belgesi verilebilmekteyken, yasa değişikliği neticesinde mesken, kısmen işyeri kısmen konut, önceden konut, sonradan işyeri olarak kullanılan yerlere tapu tahsis belgesi verilebileceği düzenlenmiştir.


27 Mart 2015 tarihinde yapılan yasa değişikliği ile Tapu Tahsis Belgesi sahipleri, Tapu Tahsis Belgelerinin Tapu Belgesine dönüştürülmesi için en geç 31 Mayıs 2018 tarihine kadar ilgili mercilere başvuru yapmak zorundadırlar. Aksi halde bu haklarını kaybedeceklerdir.

Ülkemizde, Tapu Tahsis Belgesini düzenleyen yasal mevzuatın, düşük gelirli kişilerin, aileleri ile birlikte, en temel hak ve ihtiyaçlarından olan barınma ihtiyacının sağlanması gibi bir amaca yönelik olarak yapıldığı ifade edilmektedir. Bu maksat, birey bakımından gayet insani bir amaç iken, toplum bakımından, dayanışma ve yardımlaşma duygularının birer ifadesidir. Devlet bakımından anlamı ise, vatandaşlarına barınma hizmetinin sağlanmasıdır. Ancak bu uygulamanın, yıllarca süren eğitim ve çalışma hayatına rağmen, sahip olunamayan zenginliğe, varlığa, servete, devlet arazisi üzerine sadece gecekondu yapmak suretiyle kolayca ulaşılmasının, haksız birer kazanç oluşturacağı ve devletin yağmalanması olarak görülebileceğini söylemek mümkündür. Öte yandan ise, her ne kadar oy kaygısıyla da olsa, bu uygulamanın, toplumda gelir dağılımı dengelemesine yardımcı olabileceğini, toplumsal eşitlik ve sınıflar arası geçişlere imkan sağlayabileceğini, ifade etmenin de yanlış olmayacağı kanaatindeyiz.